Bu uğultulu tepeleri ikinci okuyuşumdu ve açıkçası geok olmasaydı ikinci kez okumazdım ama iyi ki de okumuşum çünkü ilk okuduğumda bu kadar çok sevmemiştim. Hatta bu okuyuşumla uğultulu tepeler favori klasiklerim arasında yerini aldı çünkü bu kez ara sıra benim de düşündüğüm bir mesaj içerdiğini fark ettim o da şuydu: Kendini daha kötü bir durumda hayal et, şimdiki halinde üzüldüğün şeylere üzülemezsin. Ya da tam tersi: Bulunduğun durumdakinden daha iyi durumda olanların ne kadar saçma şeylere üzüldüğünü görebilirsin.
Yazarın dilini bir tık ağır bulduğumu da itiraf etmeliyim. Bir de üstüne benim basımdaki çeviri hataları eklenince biraz da zor okudum. Kitabın başındaki soy ağacı da beni benden aldı. Açıklayıcı olacağı yerde kafa karıştırıcıydı. Allah’tan ilk okumamdan, herkesin kim olduğunu daha sonra iyice anlayacağımı biliyordum ve oraya bu kez çok takılmadım.
Geok’ta Jane Eyre ile karşılaştırmalar yapıldı. Üzgünüm ve utanarak söylüyorum ki ben bu tartışmalara katılamadım çünkü Jane Eyre’ı okumadım -okumak isterim- ama okusaydım da yine de uğultulu tepeleri gönlümdeki tahtından edemezdi diye düşünüyorum.
Uğultulu tepeler bana göre tam kışın elinde kahve battaniyenin altında okumalık bir kitap. Hatta daha önce de aralık ayında okunması için önerdiğimi hatırlıyorum. Ama temmuz ayında da çok güzel gitti kesinlikle :) Size de mutlaka tavsiye ederim... Hatta daha önce okuduysanız bile yeniden okuyun, bu sefer öncesinde hiç fark etmediğiniz dersler çıkaracaksınız eminim ;) keyifli okumalar şimdiden...
Bundan sonraki yorumum spoiler içerecek, lütfen kitabı okumadan okumayın!!! :)
************
Evet Uğultulu tepeler; acının, öfkenin, kinin, intikamın hikayesi... Daha doğrusu ön sözünde yazıldığı gibi ‘acı bir intikamın hikayesi’ ama aynı zamanda hırsın, öfkenin ve tüm kötü duyguların insanın kendine misliyle geri döneceğinin bir kanıtıydı bence. İntikamını almış olsan bile tatmin olamamanın en güzel örneğiydi. Ve iyi bir kalbe sahip olanların mutlaka aydınlığa kavuşacakları düşüncesini hissettim sonunda... Affetmenin, iyi yürekli olmanın insanın mutluluğunda ne büyük rol oynadığını gördüm.
Kitapta gotik unsur olarak hayaletlerin adı geçiyor ama çok ileri boyutta değil. Ben o havayı daha çok kasvetli ortam betimlemelerinde ve karakterler üzerinde hissettim diyebilirim. Okurken karakterler hakkındaki hisleriniz sürekli değişiyor, bir sayfada çok sevdiğiniz bir karakterden öbür sayfada nefret edebiliyorsunuz ve kimsenin rolü net değil. Örneğin dışlanmış ve güçsüz karakter rolü başta Heatcliff’e ait iken, Heatcliff’in gidip geri gelmesiyle İsabella’ya daha sonra da Linton ve Heraton’a geçiyor. Bu karakterler -özellikle Heatcliff ve İsabella- kendi dışlanmışlıklarıyla gotik ruhu öyle güzel aktarıyorlar ki, kitabı okurken ürpermeme gerek kalmadı. Aynı zamanda tepelerin neredeyse her zaman soğuk ve sisli olan atmosferi beni büyüledi.
Genelde herkesin neredeyse tüm karakterlerden nefret ettiği kitapta benim sevdiğim karakterler olması da bana çok tuhaf geldi gerçi benim de tam anlamıyla sevdiğim söylenemez ama kendime yakın hissettiğim karakterler; Catherine Earnshaw, Bay Lockwood ve sonlara doğru Edgar’dı :)
*************
“Kapkara bir insan olsan bile temiz kalp, güzel bir yüz kazanmanı sağlar. Kötü bir kalp ise en güzel yüzü bile çirkin yapar.”
“Yalnız ihanet ile şiddet iki ucu sivri mızraklara benzer, kullananları düşmanlarından beter yaralarlar.”
"Panjurları ardına kadar açılmış bir pencerenin önünde yan yana oturuyorlardı. Pencereden bahçedeki ağaçlarla vahşi yeşil koruluğun ötesinde Gimmerton vadisi görünüyordu. Vadiyi uzun bir sis tabakası kaplamıştı. Kiliseyi geçer geçmez, bataklıktan doğru gelen küçük dere, vadinin yanından akan bir ırmakla birleşir, bu yüzden de oradan sis tabakası hiç eksik olmaz. Uğultulu tepeler, bu gümüş buharın üzerinde yükseliyordu..."
"Her şey yok olup yalnız o kalsa, benim varlığım yine devam ederdi; her şey yerinde kalıp da o ortadan kaybolsa, dünya bana büsbütün yabancı olurdu."
Ben sanki bunu okumuştum lisede . Çok zaman geçti unutmuşum
YanıtlaSilMutlaka tekrar okumalısın :) Çok teşekkürler yorum için :)
Silben ortaokulda falan okumuştum sonradan da filmini izledim falan ama baya unutmuşum bir daha okuyabilirim..
YanıtlaSilFilmini ben de izlemek istiyorum ama birçok uyarlama var hangisini izleyeceğim yönünde biraz kararsızım, kesinlikle tekrar okumalısın teşekkürler :)
SilHem okudum, hem de filmini gördüm. Unutulmaz ama biraz kasvetli gelmişti bana. Çok güzel anlatmışsın, eline sağlık. :)
YanıtlaSilFazla film uyarlaması var ben hangisini izleyeceğim konusunda biraz kararsızım Müjde Abla sen hangisini izlemiştin ve beğenmiş miydin? Çok teşekkür ederim :) <3
SilCanım o kadar çok oldu ki izleyeli....televizyona gelmişti. Hangi kanala geldiyse tabii hatırlayamıyorum ama google'da bir bakayım, belki tiplerden yani oyuncuların yüzlerinden hatırlarım.
SilRica ederim <3 :)
Baktım ve evet hemen hatırladım (Görsel hafızam Allah'tan iyi:)) 1992 imiş ve filmmiş.
YanıtlaSilBir de daha yakınlarda izlediğim vardı o diziydi ve o da 2009' muş. Ama bu televizyona geldi mi yoksa hafızam yanılttı mı tam emin olamadım Ebrar'cığım.
Çok teşekkürler Müjde Abla'cığım :) nasıl hatırladın ya maşallah diyeyim nazar değmesin ;) harikasın, 1992 yapım olanı izleyeyim o zaman diziye çok vakit ayıramayabilirim şimdi :)
SilBen bu kitabı ile Alacakaranlık Serisinin ilk kitabı Alacakaranlık ta görmüştüm .Bella bu kitabı okuyordu merak ettim aldım okudum ben sevdim ya gizemli tarih kokan bir yandan aşk kokulu bir kitap bir yandanda ürkütücü.
YanıtlaSilEvet grupta da konuşuldu kızların çoğu Bella sayesinde okudum diyor, çok ilginç ben de alacakaranlık fanı olmama ve yüz milyon kez izlememe, kitaplarını da ezbere bilmeme rağmen böyle bir şey hiç hatırlamıyorum :D
SilÇok teşekkür ederim, güzel yorumun için :)
heey seni görmek güzeeel :)
YanıtlaSilTeşekkürler deep :))
Sil