20 Aralık 2019 Cuma

Operadaki Hayalet


Anlatımındaki akıcılık, hikayenin sürükleyiciliği ile kısa sürede okuduğum ve çok sevdiğim Operadaki Hayalet’i anlatacağım bugün sizlere J

Gaston Leroux’un gotik romantik türündeki ölümsüz eseri operadaki hayalet, trajik bir aşk hikayesini konu alır. Üstelik bu tarihi ve gerçek bir hikayeye dayanmaktadır. Önsözünde yazar, tam araştırmalarından sonuç alamadığını düşünürken kaderin onu Acem olarak bilinen kişiyle buluşturduğundan bahsediyor. Böylelikle hayalet hakkında daha çok bilgi sahibi olan Leroux, Paris operasına gidip hayaletin gerçek olduğunu kanıtlar nitelikte olan keşiflerde bulunuyor. Kurgusunu araştırmaları ışığında ince ince ören ve öyküyle harmanlayan yazar, böylelikle enfes bir roman ortaya çıkarmış.

Tanıtım bülteninden:

Operadaki Hayalet, Paris operasında ses sanatçısı olan Christine Daae’nin çevresinde gelişen, imkansız bir aşkın heyecan verici, trajik hikayesini anlatır. Paris Operasındaki hayalet söylentisi, Christine Daae’nin bir gün ortadan kaybolmasıyla herkes için ürkütücü bir hal alır. Genç kıza aşık olan Vikont Raoul Chagny’nin de dahil olmasıyla, olaylar korkunç bir hikayeye dönüşür.
Kıskançlık ve kaybetme duygusuyla herkese korku dolu anlar yaşatan yaratık bir hayalet midir yoksa yalnızca anlaşılmayı bekleyen bir zavallı mıdır?
Gaston Leroux, gotik korku türünün dikkate değer bir örneği olan ölümsüz eserinde, okuyucuyu nefret ile merhamet arasında bir duygu karmaşasında bırakıyor.

Aslında kitap çok fazla korku öğesi içermiyor, aksine oldukça keyifli bir okumaydı benim için. Operadaki Hayalet’i okurken ara ara kendinizi gülerken bulabilirsiniz, şöyle ki: Kitap, operadakilerin hayalet söylentileri ve korkularıyla başlıyor. Romanın hayalet dışındaki diğer asıl kahramanları Christine Daae ve Raoul Chagny’yi kısa bir süre tanıdıktan sonra Operanın yeni müdürlerine, onların hayaletle bir hayli çetrefilli mücadelelerine geçiyoruz. Ki bu mücadeleleri sonralarda acayip eğlenceli bir hal alıyor. Tabii daha sonra bu eğlence bir trajediye dönüşüyor…

***Spoiler***

Nefret ile merhamet arası duygu karmaşası… Evet, Erik’ten önce nefret ettim, sonra sonundaki o itirafları; yaşadıklarını samimi bir bakış ile anlatmasıyla onu affettim sanırım. Daha doğrusu merhamet duymamdaki en büyük etken tabii ki hilkat garibesinin bizim aşıkları özgür bırakması oldu ama demek istediğim durup düşününce, yani empati ile bakınca onu anladım. ‘Ben de herkes gibi bir hayat yaşamak istiyorum’ ‘Bu maske ile insanlar dönüp bakmayacak’ ‘Tüm istediğim olduğum gibi sevilmekti’ bu cümleleri okuyunca onun çirkinliği yüzünden neler yaşadığını tahmin etmemek, tahmin edipte üzülmemek elde değil. ‘Benim için benimle beraber gözyaşı döktü. Birlikte gözyaşı döktük! Böylece, bu dünyanın bana verebileceği bütün mutlulukların tadını aldım.’ Derken ben de Daroga ve kendisiyle birlikte gözyaşı döktüm… Kısacası kitap bana bir sürü duyguyu aynı anda yaşattı. Operaya gitmek istedim, hatta kitabın kapağını kapar kapamaz ilk işim, Paris Operası’nın resimlerine bakmak oldu :D Umarım bir gün gidebilirim, orada o atmosferi hissedebilirim…
************

"Tedirgin olmadan hissediyorum
Müziğiyle beni sarmalarken
Kalbim tamamen boyun eğiyor"

“Hiçbir şekilde yapmacık olmayan bir hüzünle akan gözyaşları ama yeryüzündeki tüm aşıkların her birinin çektiği türden gözyaşları dökülüyordu”

“Hiçbir şey yüreği kadar soğuk, hiçbir şey onun kadar yarı ölü halde olamazdı”

“Kader ebediyen bağlıyor seni bana”

 “Aşkın ve nefretin ne anlama geldiğini aynı anda öğrenmişti.”

“Güneş parlıyor ve parlayan güneşe bakmaya dayanamaz gece kuşları.”

“Hayattayken sadece kendimizi, kendi ecelimizi düşünmeliyiz… Geri kalan hiçbir şeyin bir önemi yok…”

8 yorum:

  1. çok sevdiğim bir hikayedir...

    YanıtlaSil
  2. Bir çırpıda okudum akıcı geldi birakamadim "operradaki hayaleti"*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevmenize sevindim, sürükleyici değil mi :) teşekkürler :)

      Sil
  3. ay filmini de izle operasını daaa :) eski siyah beyaz film, opera ise daha yeniiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Opera dediğin 2004 yapımı mı Gerald’ın oynadığı? Onu izledim siyah beyazı izlemedim ona bir bakayım o zaman :)

      Sil
    2. siyah beyaz eski film kaçırmaaa :) 1925 yapımı versiyonu :)opera da asıl olan 1988 michael crawford, sarah brightman. butler ın ki eh işte ortalama :) öbürü tüyler ürpertici valla :)

      Sil
    3. ben de kitaba göre biraz sönük bulmuştum, dediklerini izleyim bir de :)) <3

      Sil