NEŞE, ÜZÜNTÜ, KORKU, ÖFKE ve TİKSİNTİ...
Duyguların davranışları yönetmesi, kişiliğimizi oluşturan çekirdek anılar, belli bir süre sonra çöpe atılan uzun süreli anılar, hayali arkadaş, fantastik hayal dünyası, sorun çıkaranları hapseden bilinçaltı...
Baştaki daha önceden izlemiş olduğum sahneleri tekrar izlerken şunu fark ettim, bu geçen sürede ne yazık ki çok daha fazla umutsuz ve karamsar bir hale gelmişim. Aslında her şeye rağmen kafamın içinde bir denge tutturmayı başarmıştım -ya da ben öyle sanıyordum- ancak birkaç gün önce her şey yıkıldı. Tıpkı filmdeki adaların yıkılması gibi... Ancak filmin sonunda adaların daha da güzel bir şekilde yeniden inşa edilmesi beni mest etti. Aslında yıkılan şeyler her ne kadar o uçurumdan yuvarlanıp sonsuzluğa gitmiş ve bir daha asla geri gelmeyecekmiş gibi görünse de yeterince istersen her zaman yenilerini inşa edebilirsin.
Zihnimiz biz hatırlamasak bile doğumumuzdan hatta anne karnından itibaren her şeyi kaydeder ve böylece yedi yaşına kadar şekillen bilinç, ileriki yaşamımızda bilinçaltımız olur. Bu yüzden filmde beni en çok etkileyen şeylerden biri Riley'in en güçlü duygusunun neşe olması oldu. Çünkü doğduğunda annesi ve babası ona sevgi ve neşe verdiler.
Daha sonra Riley her şeyi neşe ile yoluna koymaya çalıştı. Evet olumlu düşünmek, neşeli olmak çoğu zaman harika çalışır. Ancak -bence filmin en önemli mesajı da buydu- eğer gerçekten üzülmen gereken bir zamanda duygularını bastırıp, görmezden gelip olumlu düşüneceğim diye mutluymuş gibi yaparsan ileriki süreçte bu sana daha büyük bir zarar verir. Önemli olan her duyguyu iyisiyle kötüsüyle kabul edebilmektir.
Riley'in dünyasında Neşe başta bunu anlamıyordu, 'Üzüntü'yü tam olarak çözemedim' gibi şeyler söylüyordu. Ve Neşe'nin film boyunca izlediğimiz 'merkeze dönme' mücadelesi aslında daha derin baktığımız zaman Üzüntü'yü anlama yolculuğuydu ve Üzüntü de bu yüzden yanındaydı. Neşe uçurumun dibindeyken anladı, "Üzüntü yardım etmek için oradaydı." ve üzüntü olmazsa neşe de olmazdı. Diğer duygular bile görevi üzüntüye vermek istemezken aslında üzüntü bu kadar önemliydi, en kritik anlarda çekirdek anıları yerine yerleştirerek seni toparlayacak ve yeniden ayağa kaldıracak kadar...
"Hüzünlü vampir romantizmi adasını çok sevdim." :)
İşte bunu harika bir görsel şölenle sunduğu için de Ters Yüz benim için her zaman bir filmden fazlası olarak kalacak.
Kimi yerde güldüm kimi yerde ağladım... Riley'in yaşadıkları anında zihninde yuvarlanıp yeni birer anı oluyor. An'lar anılara çok hızlı bir şekilde dönüşüyor ve bu da ileriki hayatını şekillendiriyor. Bu yüzden bizim hayatımızda önemsiz gibi gördüğümüz birçok küçük şey de bizim zihnimiz için çok önemli aslında. Beynimizin içi biz uykudayken rüya görebilmek için bile harıl harıl çalışıyor. Ara ara diğer insanların da beyinlerinin içinin gösterilmesi benim çok hoşuma gitti. Mesela buna benzer bir şeyi daha önce Yumi's Cells'de görmüştüm -en sevdiğim dizilerden- yalnızca orada duygular yerine hücreler var ve bu işlevleri hücreler yerine getiriyor. Kısacası onu da inside out'a benzer bir şeyler izlemek isteyenlere tavsiye ederim.
bizim ülkede iyimser olmak kolay diyil :)
YanıtlaSilhahahahh evettt :)
SilAnimasyon çok severiz bulursam izleyeyim 😊
YanıtlaSilkeyifli seyirler şimdiden :))
Silyeeey :) red rooms izleeee :)
YanıtlaSilaa tamam bakayım :))
Sil