7 Eylül 2020 Pazartesi

It's Okay to Not Be Okay


"İyi olmaman sorun değil."

Yapım: 2020-Güney Kore, Tür: Psikoloji, Dram, Komedi, Romantik, Yönetmen: Park Shin-woo, Senarist: Jo Yong, Oyuncular: Seo Ye-ji, Kim Soo-hyun, Jeong Se-oh, Park Kyu-young, Park Jin-joo, Kim Joo-hun, Kang Ki-doong


İÇİNDEKİLER

İçindekiler fikrini Vakitsiz Kelimeler'in King Eternal Monarch yazısından aldım. 😃 Bahsi geçen yazıyı okumak için tık

1. Giriş
2. Ana Karakterimiz Ko Mun-young
2.1 Tarzı
2.2 Karakteri
2.3 Mesleği

3. Masallar
3.1 Yalancı Çoban
3.2 Eşek Kulaklı Kral
3.3 Neşeli Köpek
3.4 Kabuslarla Beslenen Çocuk
3.5 Zombi Çocuk

4. Diğer Ana Karakterlerimiz
4.1 Gan-tae
4.2 Sang-tae
4.3 Mang-tae

5. Psikoloji
5.1 Esen Psikiyatri Hastanesi
6. Yan Karakterler
7. Oyuncular
8. Kullanılan Teknikler
8.1 İllüstrasyon / Çizim tekniği 
8.2 Animasyon tekniği

9. Dizi Müzikleri (OST)
10. Spoiler
10.1 Konuyla alakasız gevezelik
10.2 En sevdiğim sahneler
10.3 Çiftler
10.4 Final yorumu
10.5 El, Keler Balığı
10.6 Gerçek Yüzü Bulmak


Dipnot: Üzerlerinde 'periliev' yazan kolajlar bana ait, diğerleri alıntıdır.

1. Dizinin diğer adları: 
Sorun değil tamam / Psycho but it is okay (benim sevdiğim isimler de bunlar)
Karıştırılan diğer adları: 😂 It is not okay to be okay / It is okay not to be okay 
Dizinin isimleri bile bu kadar sürdüyse baştan uyarayım, biraz uzun bir yazı olabilir. :)

Diziyi bana öneren Poy idi. (Poy hakkında bilgi için tık 😄) It is okay not to be okay diye bir dizi var çok çok güzelmiş dedi. Açıkçası Poy, önerdiğim hiçbir diziyi izlemediği için sırf inadımdan :D goblin’i izlememiştim, bu diziye de pek sıcak bakamamıştım bu yüzden. Ama aşırı derecede (defending Jacob adlı mini bir dizim vardı sadece) izleyecek bir şeyler bulamadığım bir dönemime denk geldi ve gel hadi izleyelim dedim. İşte; kelebeklerden kaçarken lanetli kaleye yakalanan, karavanlı hayaller yolculuğumuz böyle başladı. :) <3

2. 2.1 Ko Mun Young hakkındaki ilk izlenimim şu şekildeydi; yine tipik bir sosyopat karakter oluşturmuşlar onu da gotik yapmaya çalışmışlar ama olmamış. Evet ilk bölümde tam olarak böyle düşünmüştüm. Çünkü kıyafeti gotik tarza uygundu ancak üstüne sallanan klasik küpelerden takmıştı. Bu küpeler olmamış dedim hemen Poy’a. Sonra başka bir kombininde yine giydikleriyle uyumsuz küpeler takmıştı, onları da beğenmedim. Sevgili oğlak burcumuz Poy daha sonra, o küpeleri sen beğenmedin ya onlar çok pahalıymış dedi. Hatta fiyatını da söyledi. 😂 Ne kadardı şu an tam hatırlamıyorum ama ben de şey dedim; isterse bir milyon olsun o küpeler onun üzerine olmamış. :D Çünkü ben böyle yılanlı falan bir küpe hayal etmiştim. Neyse, konumuz küpe değil şimdi, nerede kalmıştık? 😂 ikinci bölümde pespembe bir elbise giyince dank etti. Demek ki gotik değilmiş dedim, bu biraz hayal kırıklığına uğrattı tabii beni :D ama bölümler ilerledikçe tarzını daha iyi anladım. Farklı bir tarz yapmışlar Ko Mun Young’a. O sallantılı küpeleri de onun için takmışlar. :) Ne klasik, ne uç, ne sade, ne çok abartılı. Zamanla alıştım tarzına ve çok havalı bulmaya başladım. Bakın bakalım siz nasıl buldunuz?


2.2
 Sosyopatlık kısmında da yanılmışım, en azından benim hayalimdeki gibi yeni bir itaewon class vakası değildi çok şükür :) Üstüne üstlük dizinin konusunda asosyal olarak geçiyor. Ama öyle dendiğine bakmayın siz, yalnızlık ve asosyallik farklı şeyler bence. Evet asosyal insanlar genelde yalnızdır ama her yalnız insan asosyal midir? ...Düşünme emojisi :D 

2.3 Şimdi de mesleğe geçelim. :) Karakterimiz yazar, evet yazar. Hayatını bu şekilde kazanıyor. Kore dizilerinde o kadar çok karşılaşıyoruzki zengin yazarlarla. Artık kıskanmaya başlıyorum. Kore’de durumun gerçek hayatta da böyle olduğunu düşünmek ekstra sinir bozucu. Ko Mun Young’da insanı çileden çıkaracak türden bir yazar. Canı isterse yazıyor, istemezse yazmıyor. Yayıncısı Bay Lee’nin de sinirleri çok bozuk bu yüzden. Adamcağız para kazanma derdinde ama Ko Mun Young’un umrunda mı?  O da ne yapsın hırsını Seung-jae’den çıkarıyor. Seung-jae de bizim tatliş minnak sanat yönetmenimiz. Neyse onlardan daha sonra bahsederiz. Masal yazarı Ko Mun Young. Çocuk kitapları olarak basılıyor yazdıkları ama ne yalan söyleyeyim, pek çocuklara göre değil. 😂 Gerçekten de yetişkin masalı diyebiliriz onlara. 
Hem yaşımıza uygun hem içimizdeki çocuğu besleyip büyüten türden bir şey. Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Gerçekten de öyle, hayatım boyunca dinlediğim en anlamlı masallardı. 

3. 3.1 Sadece kendi yazdıklarına değil; hepimizin bildiği, çocukken dinlediğimiz, okuduğumuz masallara da büyük anlamlar kattı Ko Mun Young. Yalancı çoban masalı örneğin, bu masalı hiç bu açıdan düşünmemiştim. Yalan söylemenin kötü bir şey olduğu mesajını verdiğini düşünmüştüm sadece... Çobanın yalnız olduğu ve ilgiye ihtiyacı olduğu için köylülere yalan söylediğini, gerçekten kurt geldiğinde ise yalnızca bir kişi bile ona inansaydı kurtulacağını hiç düşünmemiştim. 

3.2 Eşek Kulaklı Kral’a gelelim. Bu hikayeyi ben ortaokula giderken ‘Eşek Kulaklı Midas’ olarak tarih kitabında okumuştum ve çok sevmiştim... Hikayeye göre Kralın eşek kulakları olduğunu saklaması gereken kişi bir gün dayanamayıp patlamış ve her yerde “Kralın eşek kulakları var!” diye bağırmış. Dizimizde de çokça geçti bu ifade ve o geçtiği yerlere spoilerlı kısımda tek tek değineceğiz. Şimdi benim en sevdiğim Ko Mun Young’un bu hikayeden çıkardığı mesaja gelelim: ‘İçindekileri söylemeyip bastırırsan bir gün dayanamayıp patlarsın. Bu yüzden bir şey saklamamalısın.’ 

3.3 Yazarımızın yazdığı ‘Neşeli Köpek’ masalı da benzer bir mesaj taşıyor aslına bakarsanız. 

Bir zamanlar duygularını çok iyi saklayan bir köpek varmış. Çok neşeli olduğu için ona ‘neşeli köpek’ demişler. Gündüzleri çocuklarla neşeli bir şekilde oynayan köpek gece olunca ühü ühü diye kimse bilmeden ağlamasın mı. Tasmasını koparıp baharda, tarlalarda özgürce koşmak istiyormuş neşeli köpek, fakat yapamayacağı için geceleri kederle ağlarmış. Bir gün ona kalbi fısıldamış: “Neden ipini koparıp gitmiyorsun?” Buna karşılık neşeli köpek demiş: “Ben o kadar uzun zamandır bağlıyım ki, ipimi koparmanın yolunu unuttum.” 

Yani; bazen bizi bağlayan şeyler ne kadar uzun sürerse sürsün, ipimizi kesip onlardan kurtulmalıyız.


3.4 Çocuk bir başka korkunç kabustan daha uyandı. Kafasından silmek istediği geçmişten gelen kötü anılar her gece rüyalarında tekrarlanıyor ve durmadan lanetleniyordu. Çocuk uykuya dalmanın dehşetine düştü. Bu yüzden bir gün cadıya gitti ve yalvardı. “Lütfen tüm kötü anılarımı yok edin böylece hiç kabus görmeyeyim. O zaman istediğiniz her şeyi yapacağım.” Yıllar geçti ve çocuk bir yetişkin oldu. Artık kabus görmedi. Ama garip bir nedenden dolayı hiç mutlu değildi. Bir gece kanlı bir ay gökyüzünü kapladı ve cadı çocuğun söz verdiği şeyi almak için tekrar ortaya çıktı. Ve çocuk ona öfkeyle bağırdı. “Bütün kötü anılarım gitti. Ama neden... Neden mutlu olamıyorum?” Sonra cadı söz verdikleri gibi ruhunu aldı ve ona şöyle söyledi. “Acı verici ve kırıcı anılar. Derin pişmanlık duyduğun anılar. Başkalarına zarar verdiğin ve zarar gördüğün anılar. Terk edilmiş anılar. Kalplerinde gömülü bu tür anıları olanlar daha güçlü, daha tutkulu ve duygusal olarak daha esnek hale gelebilir. Ve sadece onlar mutluluğa kavuşabilir.”
“Bu yüzden hiçbirini unutma. Hepsini hatırla ve üstesinden gel. Üstesinden gelemezsen her zaman ruhu büyümeyen bir çocuk olarak kalacaksın.” 
Üzerine bir şey söylemeye gerek var mı? :) Evet üşenmeyip masalın hepsini yazdım çünkü bu benim en en en en en sevdiğim masal. 🖤

3.5 İkinci en sevdiğim de bu: Zombi Çocuk 

 

Bu da videosu, gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz. Çünkü neden sebepse bu sahneyi diziden çıkarmışlar. Dizide Jae-su yerine Gang-tae’nin sahnesi var. Ne güzel bir sahneymiş halbuki, canım Jae-su’m. <3 Ama Gang-tae’nin çıkardığı mesaj da çok güzeldi: 
‘Gerçekten yemek miydi asıl ihtiyacı olan, yoksa annesinin sıcaklığını hissetmek mi?’

Bir de başarılı yazarımız Mun-young’u dumura uğratan ‘Güzel ve Çirkin’ adında öyle bir masal var ki; spoilerlı kısımda bahsedeceğim. 
Bölümlerin isimleri de genelde ya Mun-young’un yazdığı ya da önceden var olan ünlü masal isimleri şeklinde; kabuslarla beslenen çocuk, zombi çocuk, neşeli köpek, yalancı çoban, eşek kulaklı kral, iki kız kardeşin hikayesi, Romeo ve Juliet gibi...
Ah Romeo ve Juliet dizide öyle bir anlama bürünüyor ki, eminim izleyenler şu an beni çok iyi anılıyordur. Ah Romeo ve Juliet demek istiyorum sadece... 

4. Gang-tae, Sang-tae ve Mang-tae 


4.1 Ah Gang-tae'yi nasıl anlatsam, neşeli köpek gibi Gang-tae. Hislerini kolay kolay belli etmez, saklar. Otizmli ağabeyi kelebeklerden korktuğu için her yıl bahar aylarında kelebekler çıktığında taşınırlar. Hasta bakıcı olarak çalıştığı hastaneleri hep değiştirir Gang-tae bu yüzden. Bu şekilde bir sürü fedakarlık yapar onun için. Ama bunu yaparken ne kadar zorlandığını hep saklar. Çünkü annesi onu öyle yetiştirmiştir. Hatta onu, ağabeyine bakması için doğurduğunu söylemiş eskiden. Gang-tae'nin gerçek duygularını, düşüncelerini ise sadece Ko Mun-young görebilir. 

Gang-tae ve Mun-young'un küçüklükleri :)

 Bu sahnede Gang-tae, Mun-young'a çiçek getiriyor. Mun-young da elindeki kelebeği öldürüp daha önce öldürdüğü kelebeklerin arasına atıyor. Gang-tae'de korkup kaçıyor. 


Bu da daha sonra büyüdüklerinde, ilk karşılaşmaları. <3 Küçükken ilk tanışmaları da harika ama o spoiler kısmında. ;)
Mun-young onu hatırlamıyor ama Gang-tae hatırlıyor. Bu yüzden uzak durmaya çalışıyor hep. Ama durabiliyor mu? Çünkü ikisinin de benzer yaraları var. İkisi de birbirlerini tamamlayan puzzle parçaları gibiler aslında. Ama gelişen karakterleri farklı olduğu için anlaşamıyorlar. 

Sang-tae Oppa <3

4.2 Gang-tae'nin ağabeyi. Otizmli ve bunu çok iyi yansıtmış gerçekten. Otizmli kişilerin sahip olduğu özelliklerin hepsini taşıyor neredeyse; çok zeki olmak, belli bir konuda çok yetenekli olmak (onunki resim yapmak), konuşurken zorlanmak; bazı kelimeleri sık tekrar etmek, insanların yüzlerine bakamamak, ilgisini tek bir konuya, tek bir şeye vermek gibi. Çizgi film izlemeyi çok seviyor; izlerken, replikleri karakterlerden önce söylüyor örneğin. Karakterlerin söyleyeceği cümlelerin hepsini ezberinde tutabiliyor yani, hafızası çok kuvvetli. Dinozorları çok seviyor bir de. Dinozorların bütün çeşitlerini, isimlerini, karakteristik özelliklerinin hepsini biliyor ve kullandığı eşyaların hepsi dinozorlu :D


4.3 İsmi: Mang-tae. Sang-tae ve Gang-tae'nin kardeşi. Görevi: Sahibinin kötü rüyalarını yakalayıp, sırtındaki çantasına koyarak sahibinin kabus görmesine engel olmak. 😀 10.bölümde (spoiler!) ayrıntılı olarak bahsedeceğim kendisinden. 

Bakın bu da benim Mang-tae'm ;) ^.^
5. Dizide en çok sevdiğim şeylerden biri de psikoloji üzerine kurulu olmasıydı. Psikoloji hem fazlasıyla ilgimi çeken bir alan hem de psikolojik filmleri, dizileri vs. çok severim. Bu dizi de bize psikolojik olarak güzel mesajlar veriyordu hep. 

Mun-young ve Gang-tae'nin ailelerinden kaynaklı benzer travmaları olduğundan ve karakterlerinin farklı geliştiğinden söz etmiştik. Gang-tae kendini tutan, tutucu bir tavrı benimserken Mun-young anında tepki gösteren bir kişilik oluşturmuş. Hatta öfke kontrol problemi var Mun-young'da. Gang-tae, Mun-young'a kendini kontrol etmeyi öğretirken, o da ona gerektiğinde kendini tutmamasını öğretiyor. Daha doğrusu ikisi bir arada olduğunda bunlar kendiliğinden gerçekleşiyor. 

"Öfkelendiğinde, yanlış bir şey yapmadan önce üçe kadar say." - Gang-tae

 

"Kendini kontrol edemediğin zaman gözlerini kapat. Kollarını kavuştur ve sırayla omzuna bu şekilde dokun. Bu sana yardımcı olacak."



Bu metodu ben de ara ara sinirlenince uygulamaya başladım. Gerçekten işe yarıyor.  :)

Bu da en sevdiklerimden biri. Gang-tae neden diye sorunca Mun-young'un söyleyecek bir şey bulamaması, sonra 'normal de o yüzden' demesi 😂 bu sahneyi görünce hemen kolaj yaptım. Aslında diziyi izlerken içimden sürekli kolaj yapmak geliyordu çünkü neredeyse bütün repliklerini kaydetmek istedim.
" - Abartılı bir şekilde giyinip kuşanmanın arkasındaki psikolojik düşünce nedir? Herhalde gösteriş yapmak istediklerinden değil mi?
- Tam tersi, kendilerini korumak istediklerinden. Çok zayıf olduklarını düşündüklerinden korunmak için giysileri kullanırlar. Zırh gibi. O yüzden onu başarılı bir şekilde korumalısın."


5.1  Dizimizin lanetli kaleden sonra en çok geçtiği yer Esen Psikiyatri Hastanesi ya da belki de lanetli kaleden daha çok geçtiği yer demeliyim. Delilik nasıl ortaya çıkar? İnsanlar nasıl, neden delirir? Bunları çok merak ederdim eskiden. Bu dizide cevabını öyle güzel vermişler ki... Yaşadığımız şeyleri kaldıramadığımız noktada aklımızı yitiririz. Delilik dediğimiz şey, akıl hastalığı dediğimiz şey bu değil midir zaten? Yükün yüreğe ağır gelmesi... Ve o hastalar; öyle ilgimi çekerdi ki. Yaptıkları (bize göre) anlamsız hareketlerini hem ürkütücü hem de ilgi çekici bulurdum. Oyuncak bebeğiyle gezen bir yetişkin örneğin... Ama o hareketlerin, o tavırların arakasında öyle büyük dramlar vardır ki biz bilemeyiz. Ve o hastaların hikayelerini öyle güzel anlatmışlar ki, bölümleri birbirinden bağımsız dizi izliyormuş gibi hissediyordum izlerken. Neden dizi burada geçiyor diye sorabilirsiniz. Çok mantıklı bir soru. :D Çünkü Moon Gang-tae'miz orada çalışıyor. Ve orada çalışan diğer karakterlerimiz:

6. Başhekim Dr. Oh, hem çok iyi bir yönetici hem de çok iyi bir psikiyatr. Hastalarıyla öyle güzel ilgileniyor ki, 'iyi olmaman sorun değil' diye şarkı bile söylüyor. Çok tatlı bir adam :)

Hemşire Nam Ju Ri. Şimdi onun hakkında söyleyeceğim şey size klişe gelebilir. Ama aslında farklı bir hikayesi var. O yüzden bir şey söylemeden geçiyorum. :) 
"Etrafındaki insanları mutlu etmek istiyorsan önce kendi mutluluğunu bulmalısın. Bencil olmak her zaman kötü bir şey değil. İşler çok stresli gittiğinde, sadece kendi mutluluğunu düşünmeyi dene." - Nam Ju-ri
 
Ju-ri ssi'nin annesi. Aşçı. Çok güzel yemekler yapar. Aynı zamanda çok iyi birisi ve çok iyi bir anne. Kızı randevuya çıkarken kızının dudağına ruj sürüyor. Öyle tatlı bir anne :)

O halde orada çalışmayan yan karakterlerden devam edelim şimdi de:

Ko Mun-young'un kitaplarının basıldığı yayın evinin sahibi Lee Sang-in. Tek derdi para kazanmak mı dedim? Hayır hayır haksızlık etmeyelim şimdi. :D Ko Mun-young'un yalnız olduğunu bildiği için, her daim onun yanında olmuş birisi. Mun-young'un tek destekçisi olmuş çoğu zaman. Onu çok iyi tanıdığı için hiç yalnız bırakmamış. 

"Yazmak onun bu dünyayla iletişim kurma şekli. Nefes alma şekli." - Lee Sang-in

Lee Sang-in'in işe aldığı Seung-jae. Başta ne iş yapacağı belli değildi. 😂 Daha sonra sanat yönetmeni oldu. 
Onun hakkında söyleyebileceğim şey; çok kurnaz. 😂

Last but not least 😂 Jae-su ve Alberto... Gang-tae'nin kıskanç arkadaşı Jae-su. Alberto da onun motosikleti :D
Pizzacı dükkanı işletiyor Jae-su. En sevdiğim karakterlerden biri kendisi. <3 <3 Zaten Kang Ki-doong, hep yan rollerde olmasına rağmen benim başrol gibi sevdiğim bir oyuncu, romance is a bonus book'tan beri. Zaten ondan beri izlediğim Kore dizilerinde hep beni takip ediyor sanki. 😂 King Eternal'da da vardı. Ama oradaki zayıf bir roldü. Buradaki rolü ise iyiydi, çok sevdim. Yine romance'taki gibi çok komik sahneleri vardı. :D
"Jae-su: Sadece kabul et. O zaman rahatlayacaksın.
Gang-tae: Neyi kabul edeyim?
Jae-su: Zayıf olduğunu."
7. Evet, buraya kadar konuştuğumuz şeyler senaryoyla ilgiliydi. Şimdi biraz da teknik kısma geçelim... Hastalar dahil bütün oyuncular çok iyiydi. Şurası gerçekçi olmamış dediğim tek bir sahne yoktu ama oyunculuk dendiğinde şüphesiz en büyük övgüyü otizmli birini muhteşem canlandırmasıyla Oh Jeong-se hak ediyor. O jestler, o mimikler gerçek gibiydi. Harikaydı tek kelimeyle. 

Kim Soo-hyun oyunculuğuna bayıldım. Öyle bir ağlaması var ki, o ağlarken ağlamamanız mümkün değil. Her ağlama sahnesinde eksiksiz ben de ağlamışımdır. Beni ağlatacak kadar ağır dramları sevmem normalde ama işte Kim Soo-hyun etkisi olsa gerek. Kamera arkalarında da çok yüksek bir enerjisi var. Oldukça sempatik bir oyuncu.

Seo Ye-ji, ilk defa izledim ve bayıldım ona da. Daha doğrusu en çok ona bayıldım. Başka projelerde görmek için sabırsızlanıyorum. Ama kendisi her zaman benim için çılgın Ko Mun-young olarak kalacak. :D

Soo-hyun'un ağlaması ile Ye-ji'nin gülümsemesi. Bu ikisi yarışır cidden. :D

Aralarındaki uyuma gelirsek; ilk başta hiç yakıştıramadım. Çünkü nasıl olduysa Soo-hyun'u Ye-ji'den küçük olarak gördüm.🙈 Halbuki iki yaş büyükmüş. 😂 

Yutupta bu fotonun üzerine 'partnerler mi yoksa ikizler mi?' diye yazılmış bir paylaşım gördüm daha sonra -daha dört bölüm falan izlemiştim yanlış hatırlamıyorsam.- Hakikaten dedim, ne kadar benziyorlar. 😂 İşte o andan sonra çok yakıştırmaya başladım ve bölümler ilerledikçe daha da fark ettim: Gerçekten aralarında müthiş bir kimya vardı.


8. Şimdi de diziye tarz katan tekniklerden bahsedelim. 😎 



8.1 İllüstrasyon / Çizim tekniği: 


Masallarda kullanılan bu teknik, kimi zaman ekran üzerine çizim şeklinde de karşımıza çıktı. Sang-tae Oppa'nın çizimlerini de unutmamak lazım. <3

8.2 Animasyon tekniği:


Bu benim en sevdiğimdi ki sadece ilk sahnede kullanıldı yanlış hatırlamıyorsam. Daha çok görmek isterdim ama belki o da bir taktiktir. Başlangıç sahnesini animasyon yapmak... Oldukça orijinal idi. 



Bloğumun yan tarafında bu sahnenin müzikli videosu var, resmin üzerine sabitledim. İzlemek isteyenler o resmin üzerine tıklayabilir. :) 


9. Full albüm için tık! Bunu başka bir full albüm videosundan ss almıştım ama daha sonra o videodan spoiler yediğim için burada paylaşmayacağım. Neden albüm videosunun açıklama kısmına dizinin sonu yazılır ki? Herkes diziyi aynı anda bitirmek zorunda mı? Zaten bölümlere yetişemediğim için pinterest'e hiç girmedim o sıra; twitter'a, youtube'a da korkarak girdim. Ama bir müzikten spoiler yiyeceğim aklımın ucundan geçmemişti. Anlaşıldı, bundan sonra sevdiğimiz dizilerin müziklerini de dinlemeyeceğiz demek ki...  

Janet Suhh'un söylediği bütün şarkılar çok güzeldi. Kendisi bundan sonra da takip edeceğim bir sanatçı olacak.❤ Açılış şarkısından başlayalım o halde. Dizide hiç mi eksik bir şey yoktu diye soracak olursanız; işte her bölüm başında aradığım ama yalnızca ikinci bölümde bize gösterilen opening'i derim. Bizi bu güzel opening'den neden mahrum bırakırsınız ki? :)



Bir de bunun saranghae'li versiyonu var ki en sevdiğim sahnelerden, spoilerlı kısımda paylaşacağım. ;)

Orijinal olduğu için mi, sahneyle müthiş uyumlu olduğu için mi, izlerken ağlattığı için mi, anlamlı sözleri için mi artık her nedense çok çok sevdim. Sözleri:

“Sana söyleyecek 
Bir şeyim var
Sana söyleyecek
Bir şeyim var, bu akşam
Sana her şeyi vereceğim
Sana aşkla dolu kalbimi vereceğim
Senin içinse
Yapamayacağım bir şey yok
Sana yıldızları sunacağım 
Böylece onları elinde tutabilirsin
Sana verecek
Bir şeyim var
Sana verecek
Bir şeyim var, bu akşam”

Biz ne zaman böyle bir dizi yapabileceğiz diye düşünüyorum bazen. Ama dizi sürelerimiz ve bölüm sayılarımız kısalmadıkça imkansız gözüküyor. Çünkü zaten uzun bölüm süremizi de hesaba kattığımızda hemen hemen aynı bölüm sayısına denk gelen ilk 13 bölümü senaristlerimiz güzel yazıyorlar... Ve bu dizi gerçekten öyle bir ana denk geldi ki... Evde sıkışıp kaldığımız karantina günlerinde çok fazla düşündüm, bunun bir sonucu olarak da kendi kendimle az çok sorun yaşadım ve bu sorunları tek tek çözdüğüm bir zamanıma denk geldi. Ko Mun-Young’u kendime benzettim yer yer. Bu yüzden bu dizinin yeri bende çok ayrı olacak her zaman, çok özel kalacak. 🖤 

“Fiziksel acı hissettiğinde ağlarsın... Ama kalbin acıdığında, uykunda köpek gibi sızlanırsın.” - Sang-tae


******************************************* 

10. SPOİLER!!!
*******************************************
10.1 Oh be sonunda! 'Bu spoiler mı?' diye düşünmekten rahatça yazamadım. Neyse ki artık rahat rahat konuşabiliriz. :) Müzikten konu açıldı madem, editlere geçelim. En sevdiğim edit bu, Psycho - Ko Mun-young: 

 


Bir de bu editler sayesinde harika bir şarkı keşfettim. (Eski şarkıları yeni keşfetme gibi bir huyum var. :D) Ariana Grande - 7 Rings. Özellikle de "İsterim, alırım," kısmı 😎. En sevdiğim edit mi? Tabii ki Harley Quinn'li olan. :) İşte burada <3. Bu arada yeni ig hesabı aldım, nightowell kullanıcı adım. İsterseniz takipleşebiliriz. 😊😉 We heart it hesabımla aynı olsun dedim ama o kullanıcı adı kapılmış. Yine konuyu saptırdım 😂. Neyse, kaldığımız yerden devam edelim.
  
10.2 İşte, wake up şarkısının yukarıda bahsettiğim saranghae (seni seviyorum) sahnesi. İzlemek için tık. Bir de bunun karşı taraflı olanı var. O da burada yalnız ben bu sahneden sonra Gang-tae'nin evlilik teklifi etmesini beklerdim.Tabii fazla Türk bir düşünce olabilir. :D Koreliler evliliğe pek sıcak bakmıyorlar galiba. En azından Kore dizilerinde durum böyle sanırım...


Kıskançlık Sahneleri 😂



Bu da en sevdiklerimden. Karşıdaki kişi sevildiği için onun içindeki çocuk büyüyor. Aynı zamanda birbirlerinin çocukluklarını seviyorlar. Çocukken o çiçeği verememişti Gang-tae mesela. Çok anlamlı...

Yeni bir saç kesme vakası... Ve Mun-young'un ipimi kopardım demesi... Yorumsuz.



Güzel ve Çirkin'in ilişkilerini çıkar ilişkisine bağlayan Mun-young'un; hastası aralarındaki aşktı dedikten sonraki şaşırmasının ardından Gang-tae'yi gördüğündeki hali. 


En sevdiğim üçlü işe gitme sahneleri...  Neden devamında hep kötü şeyler oluyor ki dedim sürekli. 


"Çocuklardan nefret ediyorum. Bizim çocuğumuz olmasın, seni ondan kıskanmak istemiyorum"  dedikten sonra alışveriş yaparken "Hadi bir oğlumuz olsun!" diye bağıran Ko Mun-young. 😂 Ko Mun-young'un burcu olsaydı kesin ikizler olurdu. 😂 


Burada ben de kiss gelecek sanmıştım. 😂



En çok güldüğüm sahnelerden...
"Mang-tae kime ait?" kavgası...


Nereden nereye... Mun-young'un dinozorlu giymesi detayı <3

En mutlu eden...
"Öpücük kavgadan iyidir." -Sang-tae
Arka planda görünmeyen geyik, beni gülmekten öldürdün. :D
Bir de Mun-young ile Jae-su'nun 'Serengeti' sahnesinde çok gülmüştüm... Diğer en sevdiğim sahneler:





"En çok sevdiğim kişi, kendimim." - Gang-tae

10.3 İsmini unuttum ama Nam Ju-ri'nin annesine geçmişte Dr. Oh aşıkmış. Bunu duyunca çok şaşırmıştım ama mükemmel bir çift olurlardı. Düşünsenize harika bir adam ve harika bir kadın. Ama bu seferde dizideki çift sayısı fazla olurdu. :D Hiç reddedilme olaylarına girmeden Nam Ju Ri'nin Bay Lee ile ilişkisine geliyorum. Ben pek yakıştıramadım aslında bu ikiliyi ama sonunda mutlu olmalarına sevindim. Finalde, canım Jae-su ile Seung-jae'nin aralarında bakışmaktan daha fazlası olsaydı daha çok sevinirdim. Tabii ben Jae-su'nun yanına Park Kyu-young'dan başkasını yakıştıramam ama bunlar da pek tatlıydı. 




10.4 Gang-tae'nin yanında çalışan oğlanın Dr. Oh'un oğlu olmasına da epey şaşırdım. Ama benim için asıl ters köşe, bu kadının Ko Mun-young'un annesi çıkmasıydı:


Keşke nasıl yaşadığını, kimden yardım aldığını vs. gösterselerdi. Böyle biraz mantık hatası oldu sanki. Çünkü kafasından o kadar kan akan biri, hadi diyelim ki mucize eseri yaşadı. Tek başına nasıl ayağa kalksın, estetik ameliyatları olsun. Ancak kadının, hasta Bayan Park'ı kullanması ve kelebek metaforu çok iyi düşünülmüştü, tek kelimeyle harikaydı. Zaten 'şöyle olsaydı' dediğim yerler dışında her şeyiyle beğendiğim, efsane bir finaldi. Ve zaten spoi yemeseydim de mutlu son olacağına dair dizide çok fazla ipucu vardı. Gang-tae'nin sürekli son masalda mutlu son istemesi, Ko Mun Young'un da "Ben lanetli kaleye kapatılan bir prensesim. En kötü yanı da sadece sonunda mutlu olabileceğim," demesi  dizinin sonuna birer göndermeydi adeta. Bunlardan tahmin edebilirdim, yine de Gang-tae ve bu kadının sahnesinde 'öldürecek mi acaba?' diye heyecan yapmak farklı olurdu tabii. Aa bir de bu var:



İzlerken fark etmedik ama bu sahne aslında ne kadar drammış değil mi?


Hep komik yerlere değindim ama aslında çok dramatik hikayemiz. İki kardeşin çoğu sahnesi ve Ko Mun-young'un ailesi ile ilgili gerçeklerle yüzleştiği yerler göz yaşlarına boğdu. Ama en güzeli finaldi. Çünkü bütün düğümler çözüldü veee karavanlı hayallerimiz gerçek oldu. <3



10.5 El, Keler Balığı: Bir zamanlar güzel bir bebek sağlıklı bir ailede dünyaya geldi, mükemmeldi. Annesi onu, onun için her şeyi yapacak kadar çok sevdi. 
Bebek yemek yemeye başladığında annesi: “Tatlı bebeğim, yemek istediğin her şeyi ben sana yediririm, sadece ağzını büyükçe aç” Bebek yürümeye başladığında annesi koştu ve “Benim tatlı bebeğim ben seni taşırım, hadi gel sırtıma bin.” Bebek her ihtiyacı karşılanarak yetiştikten sonra annesi şöyle söyledi: “Sevgili çocuğum şimdi biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Bana biraz yemek verir misin?” 
Çocuk: “Anne ellerim yok, onları hiç kullanmadım ve kayboldular.” 
“O zaman tatlı çocuğum beni sırtında taşır mısın? Bacaklarım ağrıyor.”
“Anne ayaklarım yok, sen her zaman beni sırtında taşıdın bu yüzden hiç yerde yürümedim. Onun yerine kocaman bir ağzım var.” dedi ve kocaman ağzını açtı. Sonra annesi öfkeyle bağırdı: “Sen benim mükemmel bebeğim değilsin artık. İşe yaramaz keler balığı gibisin. Tüm yapabileceğin benim verdiğimi yemek. Kendi başına hiçbir şey yapamıyorsun. Sen tamamen başarısızlıksın.” Sonra anne, çocuğu uzak bir denize attı. O zamandan beri balıkçılar rüzgârlı günlerde bir bebeğin ağlama sesini duyduklarını söylerler. “Anne. Anne. Neyi yanlış yaptım? Lütfen gel ve beni al. Lütfen geri gel ve beni al.”


10.6 Gerçek Yüzü Bulmak: Şimdi... Bu masalı ne kadar çok bekledik, en son bölümde olacağını anladık da en son sahneye kadar da bekletilir mi? :) Beklediğimize değdi ama. Ko Mun Young'un en uzun masalı. El, Keler Balığı'nı İngilizcesinden çevirerek yazdım ama bu çok uzun olduğu için aklımda kalanını yazabildim sadece. Sonuç olarak görüyoruz ki, masal anlatma yeteneğim sıfır. 😂 Gang-tae gibi. Gang-tae'nin masal anlatma sahnesinde Mun-young ile aynı tepkiyi vermiştim ben de. "Bu ne saçma şey." Evet, şimdi benim yazdığımı okuyunca size de saçma gelebilir ama hastaların hikayeleriyle bağdaştırmayı unutmayın. :)


“Bir zamanlar; yüzü maskeli adam, kafasında kutu olan adam ve boş teneke prenses bir kalede yaşarlarmış. Gölge cadı, onların gerçek yüzlerini çaldığı için böylelermiş ve ifadeleri olmadığı için birbirlerini hiç anlamamışlar. Hep kavga etmişler. Bir gün kafasında kutu olan adam: “Hadi dışarıda gerçek yüzlerimizi arayalım.” demiş. Bunun üzerine üçü karavan ile yolculuğa çıkmışlar. Daha sonra yolda ağlayan bir anne tilki görmüşler. Yüzü maskeli adam hemen tilkinin yanına gidip ne olduğunu sormuş. Bebeğini kaybetmiş tilki o yüzden ağlayıp dururmuş. Her yer kar içindeymiş. Yüzünde maske olan adam ve tilki karları kazıp bebeği bulmuşlar... Boş teneke prenses, yalnız başına dans eden bir palyaço görmüş. Onun yanına gitmiş hemen, yalnız olduğu için, hiç ses çıkmadığı için insanların ilgisini çekemiyormuş. Prenses de onunla birlikte dans etmeye başlamış. Prenses dans ederken tenekesi tıngırdamış. Tıng tıng tıng... Böylece insanlar sesi duyup gelmişler ve ikisini dans ederken görüp alkışlamışlar. Birden Gölge cadı gelmiş. Boş teneke prenses ile yüzü maskeli adamı bir ağacın kovuğuna hapsetmiş. “Siz ikiniz asla gerçek yüzlerinizi bulamayacaksınız.” deyip gitmiş. Daha sonra kafasında kutu olan adam onları bulmuş. İçeri girip onları kurtarmaya çalışmış ama kutu kafası kovuktan içeri girmek için çok büyükmüş. İçeriden yüzü maskeli adamın sesi gelmiş: “Sen git, bizi merak etme. Birazdan gölge cadı gelir zaten.” Kafasında kutu olan adam bir an düşünmüş ve kafasındaki kutuyu çıkarıp kovuğun içine dalmış. Onları kurtarmış. Dışarı çıkınca adamın kafasında kutu yerine kir, toz olduğunu görmüşler. Aniden kahkahalarla gülmeye başlamışlar. Gülmeye başladıklarında yüzü maskeli adamın maskesi düşmüş, duygusuz prensesin de tenekesi. Kafası artık kutusuz olan adam onların gerçek yüzlerini gülerken bulduklarını söylemiş... “Mutluyum.” 
Gölge cadının onlardan çaldığı gerçek yüzleri değildi, mutluluğu bulma cesaretleriydi. 



‘Mutluluğu bulma cesaretimiz hiç kaybolmasın’ dileğiyle... <3

8 yorum:

  1. MUHTEŞEM.. harika bir yorum yazısı olmuş emeğine sağlık. tebrik ederim =) uzun dizi yorumlarına bayılırım ben de uzun yazarım genelde. bu diziyi henüz bitirmedim o yüzden spoiler kısımlarını okumadım ama diğerlerinde çok iyi yansıtmışsın diziyi. çok anlamlı bir dizi olduğu baştan belliydi. sınavlarım bitsin buna devam etmek için sabırsızlanıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum bu yoruma, teşekkür ederiim :) uzun yazmak iyi oluyor değil mi :) aslında yorulmasam daha yazıcaktım :D diziyi izlemene de sevindim ayrıca. Umarım sınavların güzel geçer, diziye keyifle devam edersin :) senin yorumunu da merak ediyorum ^.^

      Sil
  2. Yorumun harikalığı der susarım. Değinmediğin tek bir şey kalmamış, ben izleyeli epey bir zaman geçti, hatırlamış oldum. Özellikle masalları unutma aşamasına gelmiştim ki bu yazıyla o güzel masalları tekrar hatırladım. Eline sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu duyduğuma çok sevindim, teşekkürler :) Ben de bitireli bir ay olacak neredeyse. Ancak yazısını yazabildim. :D Masallar çok anlamlı değil mi :)

      Sil
  3. dizini sonlarındayım ve masalları çok hoşuma gitti merak ettim biraz aradım ve bu siteye denk geldim en güzel şanslarımdan biri olsa gerek. Gerçekten de çok harika yorumlar yapmışsınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum beni çok mutlu etti, teşekkür ederim :)) Gerçekten dizide beni de en çok kendine çeken şey masallardı, bir yerde toplamak istedim. Sizin de sevmenize sevindim, umarım finali de güzel bulursunuz. Keyifli seyirler dilerim ^^

      Sil
  4. Diziyi izlerken,durdurup beğendiğim her kareyi çekmiştim.Kendime ait bir defterim var ve oraya not ediyorum.Bu dizi her hâli ile çok iyiydi.Diziyi izledikten sonra sitenize denk geldim ve tekrar izler gibi tüm sayfayı ilgiyle okudum..dizi yapımı kadar sizede emek vermişsiniz tebrik ederim çok keyifle okudum.Bende film muzigini arayıp bulmuştum.Kendim gibi,detaylara önem veren biriyle karşılaşınca ayrıca memnum oldum.Emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için 😍 bu arada yorumunuzu yeni gördüm, biraz geç bir yanıt oldu kusura bakmayın.Keyifle okumanıza çok sevindim. Ben de bu diziyi çok özledim ve yeni yorum görünce mutlu oldum :))

      Sil