Günlerden bir gün Fatih adında bir genç tek başına tatile çıkmaya karar
verdi. Annesinden babasından izin alıp yola koyuldu. Tatil alanına gittiğinde
ise pusulasını yanına almayı unuttuğu için kayboldu. Sağına soluna baktı ve
karşısında bir genç gördü. "Merhaba, ben yolumu kaybettim. Bana yardımcı
olur musunuz?" diye sordu. "Evet, olurum." dedi genç çocuk.
“Benim adım Mehmet. Senin adın ne?”
“Benim adım da Fatih.”
“Birlikte bir hazine bulalım mı?” dedi Mehmet.
"Bizim evde bir hazine haritası var. Uzun zamandır kendime yeni bir
arkadaş bulup hazine aramak istedim. Sen geldin, haydi seni ailemle
tanıştırayım ve hazine avına çıkalım. Dedemin dedesinin dedesi bu hazinenin
gerçek olup olmadığını bulmak için ava çıkmış ama bulamamış. Bu yüzden kimse
bir daha aramamış." diye sürdürdü sözlerini.
Fatih: “Peki ama baban ve annen izin verir mi?”
Mehmet: “Daha önce izin aldım. İzin verdiler.”
“Bu arada benim kaybolma olayı ne olacak?”
“Hazineyi bulduğumuz zaman belediyeye gidip aileni buluruz.”
“Para ne alaka?”
“Tabii ki bu işler paralı olduğu için.”
Fatih kabul eder. Bunun üzerine birlikte Mehmet'in evine doğru yola çıkarlar.
Eve geldiklerinde Mehmet ailesine yeni bir arkadaş edindiğini, adının Fatih
olduğunu söyler ama Fatih'in kaybolduğundan bahsetmez. Mehmet yeniden
ailesinden izin alır, annesi de “Gidin ama çok geç kalmayın.” der. İkisi de söz
verdikten sonra Mehmet'in odasına çıkıp daha önce bahsettiği haritayı bulurlar
ve onu da yanlarına alıp dışarı çıkarlar.
Bu sırada Fatih'in ailesi de sürekli Fatih'i aramaktadır. En sonunda polise
giderler. Polis: “Oğlunuzu en kısa zamanda bulacağız. Hiç merak etmeyin.” der.
Annesi ağlayarak polis merkezinden ayrılır.
Fatih ile Mehmet haritaya göre ilerlerken yolda karşılarına yaşlı bir kadın
çıkar.
Yaşlı kadın: “Evladım, nereye gidiyorsunuz böyle?” diye sorar.
Fatih: “Hazine aramaya.” der. Mehmet, Fatih'i dürtükler. “Aslında oyun
oynuyoruz teyzeciğim.”
Yaşlı kadın: “Aman yavrum dikkatli olun, buralar tehlikeli.” der.
Mehmet: “Merak etme teyze, pusulamızı yanımıza aldık hem ailemize de haber
verdik.” dedikten sonra yaşlı kadından ayrılıp yollarına devam ederler.
Biraz daha yürüdüklerinde bir karartı görürler. Birkaç adım attıktan sonra bir
mağara olduğunu anlarlar. Elinde harita olan Fatih, buranın en alt katında bir
küre olduğunu söyler ve harita burada bitmiştir. Haritada sadece şu yazı
vardır: Aşağıdaki küreden biri size devam
yerini söyleyecektir. İyi şanslar! Aşağıya inerler, en alt kattaki küreyi
bulurlar. Oradan bir cadı çıkar ve şunları söyler: “Korkmanıza gerek yok, ben
iyi kalpli bir cadıyım. Size yolu söyleyeceğim. Vallahi gerçek yol!”
Fatih ve Mehmet cadıya inanırlar. Yaşlı cadı şunları söyler: "Sağa gidince gördüğünüz
ilk mağarada hazineye odaklanın!"
Yaşlı cadı ortadan kaybolur. Fatih ile Mehmet onun dediği yere giderler. Yol
ayrımından döndüklerinde karşılarına daha önce onları uyaran iyi kalpli yaşlı
kadın çıkar ve değnekli bir kötü cadıya dönüşür. "Çabuk buradan
gidin!" diye bağırarak onları korkutur ve kahkahalarla güler. Fatih ile
Mehmet kaçmaya başlarlar. Bu sırada karşılarına polis ekibi ile Fatih'in ailesi
çıkmıştır. Fatih ailesine sarılır. Ailesi de çok mutlu olmuştur. Mehmet de sevinir.
Polislere kötü cadıyı şikayet etmek için arkasına doğru bakar. Ama kötü cadı
tekrar yaşlı kadın haline dönmüştür.
O gün Fatih ile Mehmet'in aileleri tanışır. Birbirleriyle çok iyi anlaşırlar.
Mehmet'in annesi şöyle söyler: “Bir süre sizi burada misafir etmek isteriz.”
Babası da onaylar. Bu sayede Fatih ve ailesi bir süre daha Mehmetlerde kalır.
Ertesi gün hava çok güneşlidir. Aileler piknik yapmaya karar verir. Bunu duyan
çocuklar çok sevinir. Fatih, Mehmet'in kulağına şöyle der: “Hazineyi aramaya
devam edelim bence.”
Mehmet: “İyi ama kötü cadı ne olacak?”
“Zaten ailelerimiz gelecek, bir şey olursa hemen onların yanına döneriz.”
“Pekiyi o zaman.”
Piknikte biraz vakit geçtikten sonra Fatih ve Mehmet önceki gün gittikleri yere
giderler. Bu sefer karşılarına hiç cadı çıkmaz. Fatih ile Mehmet biraz şaşırırlar.
Mehmet: “Çok dikkatli olmalıyız.” der. Fatih mağarayı gösterir: “Hadi içeri
girip hazineye odaklanalım!”
Mağaraya girdiklerinde bir sandık görürler ve çok heyecanlanırlar. "Bulduk
bulduk işte!" diyerek kutlarlar. Sandığı açtıklarında gördükleri hayret
vericidir. Fatih: “İçinden para veya mücevher çıkar diye düşündüm.”
Mehmet: “Ben de öyle.”
Fatih: “Ama olsun bu daha güzel bir hazine, bilgi hazinesi.”
Mehmet: “Evet, hadi bunları yanımızda götürelim.”
“Sandığı da alsak mı?”
“Gerek yok.”
Sandığın içinden çeşitli bir sürü kitap çıkmıştır. Fatih ve ailesi evlerine
dönerken Mehmet'le Fatih bu kitapları bölüşürler. Mehmet: “Yarısını sen oku,
yarısını ben.”
Fatih teşekkür eder. Mutlu bir şekilde ayrılırlar bu arada yeniden buluşmak
için sözleşmişlerdir.
Ertesi gün Fatih kitapların arasından şöyle bir not bulur:
“Çocuklar, bu notu iyi halimdeyken sizden özür dilemek için yazdım. Sizi buraya iyi bir cadı olan kız kardeşim yönlendirdi sanırım. Eskiden ben de onun gibi iyi bir cadıydım ama bir zaman, biri bana zorla iksir içirdi bu yüzden bazen böyle iyi kalpli olurken bazen de kötü bir cadıya dönüşüyorum. Kendimi birden kötülük yaparken buluyorum ama elimde değil. Sizi korkuttuğum için üzgünüm. – Ormanda karşılaştığınız iyi kalpli, yaşlı teyzeniz.”
Çok tatlı ve eğlenceli bir öykü olmuş elinize sağlık Ebrar :)
YanıtlaSilBunu duyduğuma çok sevindim. Teşekkürler :))
SilÇok tatlı yazmışsınız :)
YanıtlaSilYaa teşekkür ederiz ;)
SilKatılıyorum, teşekkür ederim
YanıtlaSilKaleminize sağlık, bilgiden değerli bir hazine olamazdı. (Beynimin içinde olanlar ve sonuç : Sevgi, saygı onlar ayrı şeyler tabi onlara şimdi girmeyelim.)
YanıtlaSilTeşekkür ederim (:
Sil